Canımın içi
bu şiiri 7 yada 8 yaşlarında defterine yazmış içine doğmuş yavrumun
bu dünyadan erken ayrılacağı, canım sürekli cennetin nasıl bir yer
olduğunu sorardı.
Sormayın nereye..
Cennete mi bilmiyorum
Yalanlarınızın ve bombalarınızın
Ulaşamadığı bir yer var...
Var ve ben oraya gidiyorum...
Öyle yalnız, öyle bir başına
Öyle ALLAH'LA..
DÜNYA NEDİR
Burada hiç kimse, durucu değil
Hepimiz dünyadan göçmeye geldik
Kör olan bu işi görücü değil
Dünya bir
misafirhanedir. İçindeki insanlar ise vazifesi çok olan, onda az
kalacak olan misafirleridir. Misafir olduğumuz bu dünyada kısa bir
ömürde ebedi hayat için gerekli hazırlığı yapmamız lazım.
Resulullah, hazırlanınız diyor, öyle bir memlekete gideceksiniz ki
bu dünya O'na nispeten bir zindan hükmündedir.
Peygamberimiz bir gün hasır üzerinde uyumuş ve kalktığında da
mübarek yüzünde hasır izleri oluşmuştu. Hz. Ömer çok duygulanıyor:
"Ya Resulullah, başka ülkelerin hükümdarları, sultanları kuş tüyü
yatıyor, saraylarda yaşıyor, siz ise hasır üzerinde uyuyorsunuz."
diyor.
Peygamberimiz: "Ya Ömer, istemez misin ki dünya onların,
ahret
bizim olsun? Bizim dünyadaki durumumuz, bir ağacın gölgesinde bir
miktar dinlendikten sonra kalkıp yoluna devam edecek bir yolcunun
durumu gibidir." dedi.
"Dünya bir konaklama evi, bir yolcu hanıdır. Ölümle hakiki vatana
dönüyoruz."
İbrahim Bin Ethem'in sarayına bir gün nur yüzlü bir ihtiyar geliyor.
Nöbetçilere;
"Ben bu gece burada konaklayacağım." diyor. Nöbetçiler O'na;
"Burası kervansaray değil, ilerde bir yolcu hanı var. Orada
kalabilirsin" diyorlar yaşlı adam: Hayır, ben burada kalacağım.
Burası da kervansaraydır, gidin hükümdarınıza söyleyin. Mutlaka
burada konaklamak istiyorum. Bana engel çıkarmayın, diyor. Gidip
durumu hükümdara bildiriyorlar. İbrahim Bin Ethem, buraya getirin
onu, diyor. Selamlaşmadan sonra hükümdar, baba, bak burası
benim sarayım. Sen burayı kervansaray diye tutturmuşsun. Senin şu
nur yüzün olmasa, seni zindana attırırdım. Seni kervansarayda konuk
ettireyim." deyince yaşlı zat, "Ben ne dediğimi biliyorum. Burası
kervansaray ve ben bu gece burada kalacağım. İstersen sana
ispatlayayım mı? Peki, ispatla! Eğer ispatlarsan bu gece, seni
burada konuk edeceğim, diyor, İbrahim Bin Ethem.
"Siz kaç yıldır bu tahtta hüküm sürüyorsunuz."
"4 yıl."
"Peki sizden önce kim vardı?"
"Babam vardı."
"Ne oldu ona?"
"Vefat etti."
"O ne kadar, bu tahtta oturmuştu?"
"10 yıl."
"Peki ondan önce kim vardı."
"Dedem vardı."
"O kaç yıl bu tahtta oturdu?"
"12 yıl"
"Ben sana söylemedim mi? Burası yolcu hanı diye. Ama sen burayı
benim sarayım diye tutturdun. Senden öncekiler de benim sarayım
diyordu. Ama onların değilmiş bak bıraktı, gittiler. O gidenler gibi
sen de gideceksin. Gelip de kalan, konup da göçmeyen var mı?"
Kervansaray da zaten bu demek.Yolcunun bir müddet kaldığı sonra
ayrılıp gittiği konak yeri. Senin verdiğin cevaplardan bu sonuç
çıkmıyor mu? Benim gibi sen de yolcusun, inadı bırak ve beni burada
konuk et."
İhtiyarın bu sözleri bir takım gerçekleri hissetmesine neden
olmuştu.
"Evet, ihtiyar senin dediklerin doğru, bana unuttuğum gerçekleri
hatırlattın. Bunun için sana teşekkür ederim." Deyip onu sarayında
konuk ediyor.
Bu olay İbrahim Bin Ethem' e çok farklı bir hayatın kapılarını
açıyor.
"Dünya hayatı aldatıcı metadan başka bir şey değildir". (Al-i İmran 185)
O köşk bir zamanlar
gökyüzüne yükselirdi
Onun eşiğine padişahlar yüz sürerlerdi.
Şimdi ise burcuna bir kumru konmuş
"Nerede, nerede, nerede?" diye ötüp duruyor.
Ey dünya,
Geldik gidiyoruz işte.
Daha fazla uğraşma
bizimle...